Düşünce Kırıntıları


İş Hayatı ve Kadın

19.05.2014 16:26

Kadınların çalışma yaşamına katılmalarını; eğitim, iş tecrübesi, başarma arzusu, çalışma azmi 

vb. konulara bakarak değerlendirmek, toplumda birey olarak aileden bağımsız statüsü olduğu takdirde 

anlamlı olmaktadır. 

Türkiye’de 1980’den itibaren kadınların çalışma hayatına girişi yoğunlaştı.
Son 20 yıl içinde iş hayatında kadınların yalnızca sayılarının ve oranlarının artmasıyla kalmayıp, organizasyonlardaki mevki ve pozisyonlarının da yükselmeye başladığını görüyoruz.

Çalışan erkek, sadece işiyle meşguldür.
Çalışan kadın ise, işiyle, ilişkiyle, aile ve çocuklarla, evin düzeni ve işleyişiyle ve bir de kişisel bakımıyla  meşguldür.
Toplum tarafından tanımlanan rolleri, sorumlulukları ve yükleri daha fazladır.

 Kadını iş hayatına itilmesi vahşi kapitalizmin eseridir. Ekonomik bakımdan bağımsız kalabilme duygusu kadına mutluluk getirmemiş, aksine aile bağlarını mahvederekten onu zayıflatmıştır. Kadın toplum içerisinde bu duruma düştüğünü yeni fark etmeye başladı bile. Şimdilerde kadınlarda; biran evvel emekliye ayrılayım da yuvamın başına geçeyim duygusu hâkim.

Bizim endişemiz kadını çalışıp çalışmamasında değil, gelecek nesillerin sevgiden mahrum bir hayatla buluşmasından kaynaklanıyor, işte kaygımız bu noktada düğümlü. Aslında kadının en büyük görevi yuvasında sağlıklı evlat yetiştirmesi ve topluma faydalı birey kazandırmasıdır. Dahası ondan bekleyeceğimiz en büyük çalışma; kucağında büyütüp beslediği yavrusuna vereceği sevgi ve şefkatte görüyoruz. Zira dâhileri doğuranda yoğuran da, kucağında yaşadığımız toplumdan ziyade ana kucağıdır. Nitekim Fransızlara isnat edilen bir atasözünde; Büyük adamlar, büyük kadınların eserleridir deniliyor.

—————

Geri